Yazı yazmak konusunda pek de yetenekli olduğum söylenemez. ama söz konusu Sen olunca sıralanı veriyor
kendiliğinden, Seninle anlam bulan cümlelerim... Yazmam gerekiyor... Sana dair içime sığmayan... Daha çok,
daha da çok taşmak isteyen kelimelerime yenik düşüyorum... ve farkediyorum maharetin yazanda değil, yazdıranda
olduğunu... Ağlamak konusunda da pek yetenekli olduğum söylenemez. Ama huysuzlanıyor Sen'li yaşlarım,
salıveriyorum ben de, direnmiyorum...
Farkındalıklara yolculuk gibisin... Oysa ne çok arayışı varmış ruhumun... Her halin yeni
bir keşfe işaret... Bindim kendi Mavi Marmara'ma. Geminin kaptanı bu gece de sensin... Sanki ahir zamanın
sırat-ı müstakim rehberisin...
Hani vardıya "Şehadet mi, yoksa annem mi?" ikilemin... Hayatımdaki çoklu karasızlıklarımın
gündemlerine baktım. baktım da kendimi ayıpladım... Kınadım heva ve heveslerimi... Peki kendimi sorgulatacak
onca kaynak varken, neden sana takılıyorumdur ki ben...? Zorlanmıyorum cevap bulmaya. Ahir zamanda yitip
gitmemenin mümkünatını hatırlatıyorsun nefsime... "Bu devirde zor" diye başlayan tüm kaçamak tabular, inadına
yıkılıyor isminle... ve infakınla yeniden diriliyor yüreğim... Belirginleşiyor ümmet kimliğim...
Düşününce sığdırdıklarını kısacık yaşamına... ve dışarıdan bakınca, sanki yarım kalmış
gibi görünen hayatına... 'Vah yazık!' demeye haya ediyor dilim... Ne mutlu ahh... 'Ne mutlu' diyorum, daha
yakışıklı duruyor adında... Sonra uykusunda bir ümmet düşüyor aklıma... İşte o zaman yırtılıyor dilimdeki
perde... Kanayarak vah yazık diyorum. Yazık ki ne yazık ardında kalanlara...
Ey şehadetine vurulduğum genç...! Allah'a yemin olsun ki... Şahitlik ederim
ki... Şu okunan ezan da şahitliğime şahit olsun ki... Sen tebliğini hakkıyla yaptın... Bu yolda
infak edebileceğin tek-bir canın vardı. Onu da tereddüt etmeden Rahman'a adadın... Şahidiz. Şahidim.
Umulur ki; hiç olmazsa şahitler arasında anılır adım...
Hilal EROĞLU
04.06.2011